Kovid-19 sonrası ekonomiyi ne bekliyor?

COVID-19 pandemisini hemen hemen atlattık. Çoğu ülkede hayat tam olarak eskisine dönmese de büyük ölçüde normalleşti. Fakat pandemi hayatın birçok alanında uzun süre geçmeyecek etkiler bıraktı. Bunların başında da kuşkusuz pandeminin küresel ekonomi üzerinde yarattığı etkiler geliyor. Ve pandeminin dalga dalga sürdüğü 2 yılın küresel ekonomi üzerinde bıraktığı hasar da oldukça karmaşık ve çok boyutlu oldu. Şimdi gelin pandeminin küresel ekonomiyi nasıl değiştirdiğine, bugün içinde bulunduğumuz duruma ve gelecekte bizi nelerin beklediğine bakalım.

Küresel ekonominin COVID-19 ile 2020’nin ilk aylarında benzeri görülmemiş bir şok yaşamasının üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği pandeminin ekonomik sonuçları da öyle kolay kolay bitmeyecek gibi duruyor. Öncelikle pandeminin son 2 yılda yarattığı ekonomik etkileri kısaca özetlemeye çalışalım. Özellikle 2020’nin ilk çeyreğinde ekonomiler durdu, tüm dünya borsalarında sert düşüşler yaşandı. Buna cevaben birçok ülkede kredi maliyetini düşürüp tüketici harcamalarını teşvik etmek ve ekonomiyi canlandırmak amacıyla merkez bankaları faiz oranlarını indirdi. Koronavirüs salgınına karşı uygulanan kısıtlamalar nedeniyle çok sayıda kişi işini kaybetti veya gelirlerinde büyük bir düşüş oldu. Gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere birçok ülkede işsizlik oranları arttı. Öyle ki 2020 yılında ABD’de çalışma yaşındaki her dört kişiden biri işsizdi ve sadece 8 hafta içerisinde 37 milyon kişi işsizlik maaşına başvurmuştu. 2020 yılında işsizlik oranları İtalya’da yüzde 12.7, Fransa’da yüzde 10.5, Kanada’da yüzde 7.5, İngiltere’de yüzde 4.8, Almanya’da yüzde 4’e kadar yükseldi. Üstelik uzmanlara göre pandemi öncesi istihdam seviyelerine dönmek yıllar alabilir. Tüm bu makroekonomik veriler ışığında iktisatçılar 2020 yılında küresel ekonominin yüzde 2.9 daralacağını öngörmüştü ancak küçülme beklentileri de aşarak yüzde 3.4’e ulaştı. Çoğu ülke resesyona girdi.

Pandeminin etkilediği sektörlerin başında kuşkusuz ulaşım ve turizm sektörü vardı. Havayolları şirketleri uçuş sayılarını çok büyük oranda azalttı, müşteriler iş seyahatlerini ve tatillerini iptal etti.
Birçok ülke salgının yayılmasını önlemek amacıyla seyahat sınırlaması getirdi. Havayolu şirketleri ve turizm şirketleri iflasın eşiğine geldi, birçoğu devlet destekleri ile ayakta kalabildi.

Covid-19 nedeniyle uygulanan kısıtlamalar perakende satışların ve mağaza trafiğinin de görülmemiş düzeylerde düşüşüne neden oldu. 2020 yılının Haziran ayında tüm dünyada bir önceki yıla oranla mağaza trafiklerinde yüzde 80’lere varan düşüşler yaşandı. Öte yandan online sipariş şirketleri büyük bir büyüme yaşadı. Her ne kadar pandeminin sürdüğü iki yıl içerisinde tüketim alışkanlıkları değişmiş olsa da pandeminin hafiflemesiyle oluşan tüketim trendleri eskiye dönüş sinyalleri veriyor. Pandemiden en olumlu etkilenense ilaç şirketleri oldu. Bazı ilaç şirketlerinin hisse senetlerinde rekor düzeyde artış oldu. GRAFİK VAR 2019-2021 yılları arasında AstraZeneca’nın hisseleri yüzde 30 artarken Moderna’nın hisseleri rekor seviyede yükselerek 7 katına çıktı.

Peki şimdi ne durumdayız ? The Economist dergisinin 2021 sonunda yayınladığı 2022 yılı öngörülerine göre bu sene pandeminin yeni tedaviler ve aşılama ile endemiye dönüşeceği, enflasyon endişelerinin devam edeceği, kripto para piyasasında büyümenin süreceği, küresel seyahatin eski günlerine dönmekte zorlanacağı ve iklim krizinin ise ekonominin yapısal dönüşümüne yönelik tartışmaların merkezinde yer alçağı bir yıl olacak. Bu seneden başlayarak kısa vadede ultra gevşek para politikalarından çıkılması, ABD merkez bankasının para politikasını sıkılaştırmaya beklenenden daha hızlı yapması neredeyse kesin. Öte yandan 2019’da toplam perakende satışlarda payı yüzde 10 olan ve 2021 itibariyle yüzde 17’ye yükselen online perakende büyümeye devam edecek olsa da kısıtlamaların kaldırılmasıyla bu büyüme yavaşlayacak ve yüzde 13’e gerileyecek. Keza turizm sektörünün 2022’de de eski seviyesine ulaşmaması, yurtdışı uçuşların yüzde 50 artışla bile 2019’u yakalayamayacağı öngörülüyor.
Öte yandan dünyanın COVID-19 aşı üretimi kapasitesinin 5 katına çıkması ve 2022’de 22 milyar doz aşı üretilmesi tahmin ediliyor. Ancak ne yazık ki pandemi nedeniyle kanser hastalığında ölüm oranlarının yükselebileceğinden ve psikolojik rahatsızlıkların sayısında da artış olmasından endişe ediliyor.

Pandeminin dijitalleşme ihtiyacını beklenenden çok daha hızlı artırmış olması da şirketlerin bilişim teknolojilerine yatırımlarını artırmasına neden olacak. Bu yatırımların devam edeceği 2022 yılında küresel bilişim teknolojileri pazarının yüzde 4 büyümesi bekleniyor. Hibrit çalışma sistemlerinin yükselişi ve hükümetlerin siber güvenlik ihtiyaçlarının giderek artması da bu pazarın büyümesindeki en önemli etkenler.

COVID-19 salgınının tetiklediği küresel arz-talep ve nakliye kapasitesindeki uyumsuzluklardan kaynaklanan tedarik zinciri aksaklıklarının zirveyi görmesinin ardından bundan sonraki dönemde düşüşe geçmesi ve 2022 yılının ikinci yarısından itibaren ticaretin normale dönmesi bekleniyor. Bazı araştırma kurumlarının tahminlerine göre dünya ekonomisi GSYH’si ilk kez 2022’de 100 trilyon doları aşacak. Bu tahminlere göre küresel GSYH, COVID-19’un neden olduğu sağlık ve ekonomik kriz kaynaklı toparlanmanın devam etmesiyle yükselecek ancak enflasyonun devam etmesi halinde ekonomilerin yeniden resesyona girmesini önlemek oldukça zor olacak.

Pandemi sonrası dönemde küresel ekonominin önündeki en büyük risk enflasyon. Öyle ki Londra merkezli Ekonomi ve İş Araştırmaları Merkezi Başkan Yardımcısı Douglas McWilliams, enflasyon riskini şu sözlerle ifade ediyor: “2020’ler için önemli olan konu, dünya ekonomilerinin enflasyonla nasıl mücadele edeceğidir.” Yine Williams’a göre enflasyon kontrol altına alınmadığı takdirde dünya ekonomisinin 2023 veya 2024’te bir resesyona hazırlanması gerekecek.

Tabii yılbaşında yapılan makroekonomik tahminlerde hesaba katılmayan bir de Rusya-Ukrayna Savaşı var. 2022 başında küresel ekonomiye yönelik tahmin ve öngörüler yapıldığında Rusya-Ukrayna Savaşı başlamamıştı. Mart sonunda başlayan savaşın küresel ekonomik şartları şimdiden değiştirdi ve değiştirmeye devam edeceği muhakkak.

ABD’li ünlü danışmanlık şirketi McKinsey & Company’nin üç ayda bir yaptığı küresel ekonomik şartlar araştırmasının Mart 2022 sonuçlarına göre ekonomik büyüme aleyhindeki en büyük risk nedir sorusunda jeopolitik çatışmalar ve belirsizlikler cevabı ilk defa birinci çıktı. Aralık 2021’de katılımcıların yüzde 16’sı jeopolitik çatışmaları en büyük risk olarak görürken Mart ayında bu oran yüzde 57’ye yükseldi. Öte yandan Covid-19 pandemisini birincil risk olarak tanımlayanların oranı da yüzde 47’den yüzde 11’e düştü. Jeopolitik çatışmalar ve belirsizlikten sonra ise enflasyon, enerji fiyatları ve tedarik zinciri bozulmaları geliyor. Yani özetle iki yıllık bir pandeminin ardından pandeminin küresel ekonomiye etkileri azalarak devam edecek olsa da Rusya-Ukrayna Savaşı ve enflasyonun kısa ve orta vadede küresel ekonominin yeni büyük riskleri olduğunu söylemek mümkün.

Tüm bunlardan ötürü de küresel ekonominin gidişatı hakkında pek iyimser bir hava yok. Son aylarda, Financial Times, Wall Street Journal, The Economist gibi dünyanın önde gelen ekonomi yayınlarında, dünya ekonomisinin geleceğine ilişkin oldukça kaygılı bir hava hakim. Zira Rusya-Ukrayna savaşı; gıda, enerji, demir çelik, gübre gibi malların tedarik zincirlerini kırmaya, arzını daraltmaya başladı. Gıda ve enerji piyasalarında fiyatlar adeta uçtu. ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya yönelik sert ekonomik yaptırımları da tüm bu makroekonomik gidişatı olumsuz etkiliyor. Sonuç olarak ne yazık ki dünya basını bir süredir stagflasyon tehlikesini konuşmaya başladı. Pandemiden öncesine dayanan bir dizi makroekonomik faktörün ardından iki yıl süren pandeminin küresel ekonomi üzerindeki yıkıcı etkisinin üzerine eklenen savaş, şimdi de küresel ekonomide durgunluk ve enflasyonun eşzamanlı olarak artmasını yani stagflasyon tehlikesini gündeme getirmiş durumda.